hakkımızda                           irtibat           

  Anasayfa   GÜNDEM

İslam’da Cihad II

İslam Barış dİnİ mİ, Savaş dİnİ mİ ?

CIHADI DIFAI

Cihad-ı difai, İslam ülkesine yapılan saldırıya karşı savunma yapmak için silaha sarılıp savaş yapmaya denir. İslam düşmanları, müslümanların bulunduğu İslam diyarına saldırarak onların mal ve servetlerini yağmalar, namuslarına tecavüze yeltenir, müslümanların özgürlük ve hürriyetlerini ellerinden almaya çalışır ve kendi sultalarını hakim kılmak isterse bunun karşısında ne yapmak gerekir? Acaba, savaş kötüdür, İslam barış dinidir, din silahlı mücadeleye karşıdır, insanları öldürmek günahtır gibi görüşleri kabullenıp sessiz mi kalınmalı? Güç sahiplerinin, zalim hükümdarların bu saldırılarının karşısında barış ve antlaşmadan taraf olmak ve İslam dininin barış taraftarı olduğunu söyleyıp silahlı mücadele etmemek, İslam topraklarını savunmamak, müslümanların namuslarının kirletilmesine sessiz kalmak, onların servetlerinin yağmalanmasına göz yummak ve özgürlük ve hürriyetlerinin ellerinden alınmasına kayıtsız kalmak zilletten başka bir şey değildir. Resulullah (s.a.a.), “zalim ve mazlum her ikisi de ateşdedir ( cehennemdedir)”, buyurduğunda sahabe, “Ya Resulullah, zalimi anladık da mazlum neden cehenneme girecek?” diye sorduklarında, Resulullah (s.a.a.), “mazlum da zulmü kabul ettiği için” cevabını veriyor.  Zulme maruz kalmış insanlar eğer zulme karşı direnip kendilerini vatanlarını, namus ve hürriyetlerini savunmazlarsa bu zilleti kabullenmek demektir, zilleti kabullenmek cehenneme girmeye vesiledir. Barış ve zilleti birbirinden ayırmak gerekir.

  Kur’an’da Cihad ayetleri

 Kur’an-ı Kerim bu konuda ayetleri dört ayrı grupta beyan ediyor:

 1- Cihadı, mutlak olarak teşri eden ayetler. Eğer bu ayetler tek başına ele alınır ve İslam’ın savaş konusundaki görüşü ele getirilmek istenirse bu ayetlerin zahiri, dinin, müslümanları savaşa davet ettiğini ve cihadın kayıtsız şartsız farz olduğunu kabul etmemiz gerekecektir.

 2- Cihadın mutlak olarak farz kılınışını beyan eden ayetleri mukayyed eden ayetler, yani başkalarıyla savaşmanın ne zaman farz olduğunu, hangi şartlarda savaşılması gerektiğini, cihadın şart, kural ve kaidelerini beyan eden ayetlerdir.

 3- Dinde zorlama olmadığını, dinin birilerine tahmil edilemeyeceğini beyan eden ayetler. Bu gruptaki ayetler incelendiğinde bu ayetlerin, cihadın ilk merhalesini beyan ettiği ve silahla cihadı nefy etmediği görülecektir.

 4- Barış ve sulhu beyan eden ayetler. Bu alandaki ayetler yanlız başına ele alındığında İslam’ın zilleti kabul ettiği, insanları zulme boyun eğmeye davet ettiği zannı ortaya çıkabilir ama ayetlerin hakikatine bakıldığında sulh ve barışın, zillet ile farkı olduğu ve dinin asıl hedefinin barışı hakim kılmak olduğu anlaşılacaktır. 

İslam’ın cihat hakkındaki görüşünün bilinebilmesi için bu dört grup ayetlerin beraber incelenmesi gerekir.

Bu ayetleri incelemeden önce ayetlerin nazil olduğu zaman ve müslümanların bu ayetler nazil olmadan önceki durumlarının bilinmesi gerekir ki ayetlerin geliş sebepleri ve cihadın teşri ediliş hikmeti anlaşılmış olsun.

Resulullah 40 yaşındayken ilahi mesaj, vahiy kendisine nazil olmaya başlıyor, Mekke’de kaldığı 13 yıl boyunca, hem Resulullah, hem de inananlar Mekke müşrikleri tarafından büyük baskı ve işkence altındaydılar. Öyle ki bazı müslümanlar bu işkencelere dayanamayıp Resulullah’tan izin alarak Mekke’den Habeşistan’a[1] hicret ediyorlar. Mekke’de kalanlar ise defalarca Resulullah’dan kendilerini savunmak için Müşriklere karşılık vermek için izin istiyorlar ama Resulullah Mekke‘de kaldıkları müddetce müslümanlara bu izni vermemişti. İslam, Mekke topraklarının dışına taşmış diğer bölgelerde Peygambere iman edenlerin sayısı gittikçe çoğalıyor, kabileler İslam’ı seçiyorlardı. Medine halkından bir grup da İslam dinini seçmiş Mekke’ye gelerek Peygambere biat  edip Resulullah’ın Medine’ye gelmesi halinde kendisine destek vereceklerini belirtiyorlar. Resulullah’da Allah emriyle Medine’ye hicret ediyorlar daha sonra Mekke’deki müslümanlar da yavaş yavaş Medine’ye geliyorlar. Medine’de Resulullah, İslam devletini kuruyor ve güçleniyorlar. Medine’de bulundukları ilk yılda yine müslümanlara, müşriklere karşı kendilerini savunma amaçlı savaşma izni verilmiyor. İlahi vahyin nazil olmaya başladiği günden 14 yıl sonrasına kadar ne ilahi vahiyde ne de Resulullah’ın hadislerinde cihattan bahs edilmiyor; ne savunma amaçlı ne de saldırı amaçlı bir savaş sözkonusu olmamıştır, bunun asıl felsefelerinden biri, İslam dininin ilahi öğretileri insanlara öğretmek için seçmiş olduğu yollar arasında zorbalık, baskı ve dayatma olmadığıdır. Mekke döneminde Resul-u Ekrem ve inananların bütün zorluklara  karşı fiziki direniş göstermeyip ve savaş yapmamalarına rağmen İslam dininin nasıl yayıldığı ve insanların kalbinde nasıl taht kurduğu, müşriklerin her türlü engellemelerine rağmen insanlarin İslam’a yönelmeleri Resulullah’ın ne kadar mükemmel bir tebliğ metodu ortaya koyduğunu ve İslam dininin temelinde savaş ve zorbalığa yer olmadığını gösteriyor.

Hicretin ikinci yılına kadar Mekke’de kalan müslümanlar hep işkence görüyor, Medine’deki müslümanların  ticaret kervanları yağmalanıyor, İslam’in ilerlemesini engellemek için her yol deneniyordu. Hicretin ikinci yılında böyle bir ortamda ilk defa cihad ayeti nazil oluyor, ayetin nazil olduğu zamanın öneminin yanısıra içeriği daha da önemlidir.

 “Şüphe yok ki Allah, inananlardan müşriklerin şerrini defedecek; şüphe yok ki Allah, hainlikte ileri giden nankörlerin hiçbirini sevmez. Kendileriyle savaşa girişilenlere, zulme uğradıklarından dolayı savaşmaya izin verildi ve şüphe yok Allah’ın onlara yardım etmeye gücü yeter elbette. O kişilerdir onlar ki ancak rabbimiz Allah’tır dediklerinden dolayı haksız olarak yurtlarından çıkarıldılar ve eğer Allah, insanların bır kısmını bir kısmıyla defetmeseydi, içlerinde Allah isminin çok anıldığı manastırlar da yıkılırdı, havralar da, kiliseler de, mescidler de ve Allah, kendisine yardım edene mutlaka tardım eder, şüphe yok ki Allah kuvvetlidir, güçlüdür.”[2]

Ayetin beyan ediliş şekline dikkat edilirse, inanların korunmaya ve savunulmaya ihtiyacı olduğu ve bunun Allah tarafından yapılacağı beyan ediliyor ve müşriklerin inananlara ihanet ettiklerini, Allah’ın nimetleri karşısında nankörlük yaptıklarını ve Allah’ın nankör ve hainleri sevmediğini açıklıyor. Ve daha sonra kendilerine zulüm yapıldığından dolayı müminlere, kafirlere karşı savaş emri veriliyor, cihad emrinin özünden bu cihadın savunma amaçlı olduğu anlaşılıyor. Cihad hükmünü beyan eden ilk ayet olmasına rağmen ayet baştan sona kadar bu cihadın savunma amaçlı olduğunu, inananların kendilerine yapılan zulmü def’ etme hakları olduğunu ve çıkarılan fitneyi yok etmek için savaş yapmaları gerektiğini beyan etmektedir.

Cihad emrini ilk defa teşri eden bu ayeti açıkladıktan sonra Kur’an’ın cihad hakkındaki ayetlerini inceleyelim.

1- Cihad hakkındaki mutlak ayetler: Mutlak ayetler, kafirler, müşrikler, münafıklar ve kitap ehline karşı kayıtsız şartsız savaşılması gerektiğini beyan eden ayetlerdir.

“ Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe inanmayanlarla, Allah’a ve peygamberinin haram ettiğini haram saymayanlarla ve hak dinini kabul etmeyenlerle savaşın cizye vermeye razı olup bizzat kendi elleriyle ve alçalarak gelip verinceyedek onlarla.”[3]

 “Bir fitne kalmayıncaya, din, tamamıyla Allah’ın dini oluncaya dek onlarla savaşın.”[4]

 “Allah yolunda savaşın ve bilin ki Allah şüphesiz duyar, bilir.”[5]

“Ey Peygamber, kafirlerle ve munafıklarla savaş, onlara karşı şiddetli davran. Onların yurdu cehennemdir ve orası ne de kötü dönülüp varılacak yerdir.”[6]

Eğer cihadı kayıtsız şartsız farz kılan  bu mutlak ayetlere bakılırsa, o zaman kafir, münafık ve müşriklerle devamlı savaş halinde olunması gerekiyor ve İslam dininin asla barışı düşünmediği yanılgısına düşülmesi kaçınılmaz olacaktır. Çünkü bu ayetler hiç bir şart belirtmeden müminlere, gayri müslimlere karşı savaşmaları emrini veriyor.

2


[1] Günümüzdeki Etyopya bölgesinin o dönemdeki ismi.

[2] Hacc / 38-41

[3] Tevbe / 29.

[4] Bakara / 193.

[5] Bakara / 244.

[6] Tevbe / 73.

                                    
 

   
  Gündem    

 

EY İSLAM ÜMMETİ

Felluce'de binlerce çocuk, kadın ve sivil halkın katliamı, yaralıların bile idam edilişi, suçsuz günahsız insanların tutuklanması, evlerin, camilerin ve ibadet yerlerinin yerle bir edilmesi, evlerin harimine şaşılacak derece tecavüz edilmesi, hamiyetli insanlarýn gözlerine uykuyu haram etmekte ve kalpleri titretmektedir!

 

 

  Siyaset    
  Bilim    
  Yazı Dizisi    
  Kültür - Sanat    
  Soru - Cevap    

 

MUHARREM ÖZEL

 

   

 

SİYASET            

İslamda Devlet Sistemİ

İnsan toplumun temel ihtiyaçlarından biri, toplumu idare edecek, toplumun işlerini düzene koyacak, birey ve toplumun menfaatlerini koruyacak bir devlet ve hükumettir.Toplumun  ve fertlerin çıkarlarını korumak, bireylerin karşılıklı vazifelerini belirlemek...

 

KÜLTÜR            

HUNTİNGTON’NUN YENİ SENARYOSU

1993 yılında Medeniyetler Çatışması (The Clash of Civilizations) adlı tezinin Foreign Affairs´te yayınlanmasından sonra o güne kadar stratejilerini sessizce üreten Harvard Profesörü Samuel P. Huntington, 1996 yılında bu tezinin kitap haline getirilip aynı adla dünya dillerinde basılmasının ardından geleceği en iyi analiz edebilen bilim adamı olarak lanse edilmeye başlandı. 26.06.2004