hakkımızda                           irtibat           

  Anasayfa  

GÜNDEM

İslam’da Cihad

İslam Barış dini mi, Savaş dini mi ?

Önsöz

Bu sorunun cevabını verebilmek için kısa bir mukaddimeyi açıklamak zorundayız. Savaş ve barış tabiyat aleminin özelliklerindendir. Madde ötesi alem, her türlü ihtilaf, savaş ve kavgadan arınmış, sadece mutlak barış, kardeşlik ve sulhun hakim olduğu selamet yurdudur. Savaş, kavga, ihtilaf, barış, uzlaşma hepsi maddi dünyaya mahsus ve nisbidir. Yani bir mahluk her alanda herkesle savaş halinde olamayacağı gibi devamlı barış içinde de olamaz.. Varlık alemine hakim illet ve malul kanunu gereği her varlık kendi tekamulü için bazılarıyla barış içinde, bazılarıyla savaş halinde olacaktır. Her mahluk varlığını sürdürebilmesi ve kendisi için öngörülen tekamüle ulaşabilmesi için savaşım vermek zorundadır.

Savaş ve kavganın var olduğu, bunun  karşısında ise savunmanın kaçınılmaz olduğu ve neticesinde de kargaşa ve fesadın, zulüm ve şerrin ortaya çıktığı alem yalnızca madde ve tabiat alemidir.

İnsan, maddi bir varlık olduğu, hareket ve etkileşim ortamından mustesna olmadığından ister saldırı amaçlı, ister savunma amaçlı olsun bu savaş ve kavganın dışında kalamaz. Bu açıdan bakıldığında peygamberler ve evliyaların savaşlarının özüyle, zalim padişah ve hükümdarların savaşları arasında hiçbir fark yoktur. Fark, sadece hedefte ve ne için savaş yapıldığındadır, onların savaşlarını birbirinden ayıran , her amelin ruhunu oluşturan ve insanı yapmaya sevkeden yapılış sebebidir.

Allah-u Teala yeryüzüne de mutlak barışı hakim kılmayı irade etmiştir. Bunun da din tamamen yeryüzüne hakim olmadan, insanlar iman-ı kamile ve akl-ı kemale ulaşmadan mümkün  olamayacağı kesindir.

Bu hedef doğrultusunda en büyük engel olan zalim padişahlar ve hükümdarlar, fert ve toplumu fesada sürüklemek, zorla onlara hakim olmak isterler. “Padişahlar  bir şehre girdiler mi, o şehri harap ederler ve halkın yücelerini, aşağılık bir hale getirirler.[1]

Bir işe koyuldu mu yeryüzünde ortalığı fesada vermek, ekinleri tahrip edip nesilleri yok etmek için çalışır.”[2]

 Ama peygamberlerin mantığı bu değildir; her peygamber kendisinden önceki peygamberin siresini tasdik eder ve itikad, ahlak, fıkıh hükümlerini içeren dinin temellerini alırlar, bunun yanısıra her peygamberin kendi zamanına has şeriat hükümleri de mevcuttur. Peygamberlerin, toplumu ve bireyleri tekamüle ulaştırma yolunda ortak hedeflerinden biri de toplumda fitne ve zulmü yok ederek adaleti hakim kılmaktır. ”Andolsun biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için beraberlerinde kitap ve mizanı indirdik. Biz, demiri de indirdik ki onda büyük bir kuvvet ve insanlar için faydalar vardir.[3]

 Allah-u Teala, bu ayette, peygamberlerin hedefini beyan ederken, onları ilahi kitapla ve demir silahıyla donattığını belirtiyor; ilahi vahiy ışığında insanların fıtratındaki inançlarını ihya etsinler ve dünyadan elde edeceği demir silahıyla da hakka saldıranlara karşılık versinler.

Dolayısıyla her insan dünya yaşantısında savaş ve barış ile içiçedir. Herkes bir savaşım vermektedir; bazılarıyla barış içinde, bazıları ile de savaş halinde yaşamaktadır, bu savaşım ister hak olsun ister batıl dünya yaşantısının kaçınılmaz gerçeklerindendir.

 Bu kısa açıklama neticesinde şu noktaları tespit etmiş oluyoruz:

1. Tabiat alemi, maddi alem olduğundan savaş ve kavga dünyasıdır.

2. Tabiat alemine mutlak barış hakim olmadığı gibi mutlak savaş da hakim olamaz, her ikiside nisbidir.

3. İnsan bu maddi alemin bir parçası olduğundan bu kanundan müstesna değildir.

4. Allah-u Teala yeryüzüne mutlak barışı hakim kılmayı irade etmiştir

5. Savaş ve barışda asıl önemli olan hedeftir.

6. Bütün peygamberler aynı hedefi paylaşırlar; peygamberlerin savaşları da barışları da, insanların ve toplumun tekamüle ulaşması için adaleti hakim kılmak ve zulüm, fesat, fitne ve kargaşayı yok ederek mutlak barışı getirmek içindir.

İslam’da Cihad ( Savaş )

 Kur’an, Allah’ın bir dini olduğunu ve bütün pegamberlerin aynı dine tabi olduklarını ve aynı dini tebliğ ettiklerini beyan ediyor. “Allah katında din, ancak İslam dinidir.[4]

Hiç kimseden İslam dininden başka bir din kabul edilmeyecektir.

 Kim, İslam dininden başka bir din ararsa, kendisinden asla kabul edilmeyecek ve o,  ahirette ziyana uğrayanlardan olacaktır[5]

Dini öğretiler konusunda bütün peygamberler aynı düşünür, aynı amel eder ve aynı şeyi tebliğ ederler, cihad konusu da bütün peygamberlerin ortak oldukları bir hükümdür. Cihad emri, yalnız  İslam dininin hükümlerini beyan eden Kur’an’ı Kerim’de zikr edilmemiş, bütün  peygamberlerin getirdikleri şeriat ve kitaplarda da açıklanmıştır ve ilahi dinin temel hükümlerindendir.

İslam’da cihad, fıkıh alanında  iki kısma ayrılmıştır; cihad-ı ibtidai ve cihad-ı difai.

 Cihad-ı ibtidai: Müşrik, putperest ve kafirlerin, şirki, küfrü yaymalarına ve toplumu bu hedef doğrultusunda yönlendirmelerine karşı tevhid inancını korumak için, onlara karşı silahla savaş yapmaya denir.

Cihad-ı difai: İslam topraklarına haksız yere saldıran, o topraklarda bulunanları öldüren ve zulüm edenlere karşı, dini, tevhidi, mukaddesatı, müslümanların canını, namusunu ve İslam topraklarını savunmak için silahlı savunmaya denir.

 2

 

   
  Gündem    

 

SEKULARİZM VE DİN

Batı toplumlarından islami toplumlara batı kültürünün ürünü olan kelimeler girmekte ve islami toplumlarda kullanılması yaygınlaşmaktadır.
Batı kültürünün çıkarmış olduğu bu kelimeler islami toplumlar tarafından kullanılmalımıdır?...

 

  Siyaset    
  Bilim    
  Yazı Dizisi    
  Kültür - Sanat    
  Soru - Cevap    

 

MUHARREM ÖZEL